27 Temmuz 2013 Cumartesi

Köyüme doğru kısa bir yolculuk

 
İstanbul'dan biraz uzaklaşıp köyüme gittim. Kafa dinlemek için bire bir ancak hamiş olduğumdan mıdır nedir iki gün boyunca baş ağrısı nüksetti. Otobüslerle indi bindi yaparken, iki saatlik yolu dört saatte gelmek ağırıma gidiyor. Şu direksiyon sınavını geçer geçmez ilk işim arabayla köye gitmek olacak.
Bir de baş ağrısı tam geçti derken ufak burun kanamaları. 17.haftadan itibaren kan basıncı yükseldiğinden diş etlerinde ve burunda kanamalar olabileceğini okumuştum.
Beni çok ama çok üzen başka bir hadise daha yaşadık ne yazık ki, kuzenim doğum sırasında bebeğini kaybetti. Kendisi Tayland'da olduğundan direkt konuşma şansım olmadı henüz, nasıl olduğunu net anlayamasamda bebişin boynuna kordon dolanmış, kuzenimse normal doğumda ısrar edince bebek karnında henüz hayata gözlerini açamadan yummuş. Bu olay beni çok ama çok etkiledi.
Bazı insanlar şu hayata felaket tellalığı yapmaya gelmiş sanırım, ne kadar uzak durmak istesemde olmuyor. Buna benzer bir çok hadise anlattılar bana. En çok korktuğum şey bebişimin başına bir şey gelmesi iken bir de bunları duymak moralman insanı yıpratıyor. Düşünmemeye çalışıyorum. Kendi doktoruma kordon dolanması ve diğer riskler hakkında ile detaylı şeyler soracağım.

Anne olmak gerçekten zormuş, her şeyden önce düşünce yapınız tamamen değişiyor. Etrafa daha farkı gözle bakmaya başlıyorsunuz. Çocuğunu sokağa atan insanlara çok şaşırıyorum.

Neyse kötü şeylerden bahsedip canınızı sıkmak istemiyorum... Köyümde geçen dört günlük dinlenmecenin özeti;
Annem balkonuna yeni bir sedir yaptırdı, üzerine yastıklar diktik, kanaviçeler örttük. Genelde bunun üzerinde uzanmış ya sessizliği dinliyordum, ya kitap okuyordum, ya da meltemin yüzümü serinletmesinin tadını çıkarıyordum.
Sedirin minderlerini rahmetli babaannemin dikiş makinesinde diktik.
Akyazı'da çarşamba günleri kurulan pazar var. Doğal ürünlerden de bolca vardı pazarda.

Hiç yorum yok: