23 Mayıs 2013 Perşembe

GEZİ:Yeşil Bursa


Bursa gezimiziz çok güzeldi. Özellikle Cumalıkızık'a bayıldım kesinlikle yine gideceğim.

Nilüfer otobüs firması ile gitmeyi tercih ettik. Yol nedense bize çok kısa geldi, yolun yarısı feribotla Yalova'ya geçildiği için denizde geçerken yarısı dümdüz bir yolda geçiyor. Anadolu yakasından toplamda 3 saatte Bursa'ya vardık.

Terminalde otobüsten indikten sonra belediye otobüsleri ile şehrin belli noktalarına ulaşabiliyorsunuz. Taksiye binmeye gerçekten gerek yok, otobüs durakları çok yakın ve pratik. Bukart veya otobüs biletini de buradan temin edebiliyorsunuz. Biz Kent Meydanı'na gidecektik, otelimiz buradaydı. 35 numaralı otobüs ile otele ulaştık çantaları bıraktık ve gezimize başladık. 

Kent Meydanı denen yer geniş bir meydan. Göbekte de yeni açıldığını tahmin ettiğim Kent Meydanı Avm bulunuyor. Buradan bir çok yere taksi dolmuşlar geçiyor, bildiğiniz hususi araçların tepesine sürücü adayı lambası gibi bir lamba takılmış, üzerinde ise gittiği yer yazıyor. İlk başta etrafta ne kadar çok sürücü adayı var diye düşündüm, sonradan uyandım :)
Bu taksi dolmuşlar oldukça pratik, onlardan birine binip Kozahan'a geçtik. Taksi şoförüne danıştık bazı yerleri, çok ilgilendi bizimle. 



Hanlar, camiler, türbeler Kent Meydanı denen yerin üst kısmında, daha çok dağın yamaç kısmında konumlanmış. Bursa genel itibari ile hafif yamaca kurulmuş bir şehir. Bursa'ya neden Yeşil Bursa dendiğini ise oraya gidince çok net anladım. Doğası itibari ile yemyeşil bir yer, İstanbul gibi kalabalık, betonlaşma yoğun ancak şehrin göbeğinden şırıl şırıl dere akıyor, tertemiz bir  havası var, her yer piknik alanı gibi. Ayrıca çok fazla cami, türbe olması nedeni ile de Yeşil unvanını sonuna kadar hakediyor.



Heykel semti Bursa'nın ana merkezi, diğer bir çok görülecek yerlerde buranın etrafında konumlanmış durumda. Taksici bizi Kozahan'da indirdi. Burası da Ulu Caminin hemen yanında yer alıyor, içeri de ipek eşarplar satılıyor. Eskiden burası İpek yolu üzerinde yer alırken, İpek böcekçiğinin yoğun olarak yapıldığı Bursa'daki ipek kumaşlar burada satılıyormuş. Ayrıca içerisi tarih kokuyor, alt katı çok geniş çeşit çeşit çay bahçeleri ile dolu, zaten Çınar ağaçları Bursa'nın her yerinde olduğu gibi burada da karşınıza çıkıyor.

İskender yemek için -neden bilmiyorum ama- Kozahan'ın içerisinde yer alan Kebapçı Yavuz'a gittik, notlarım arasında vardı taksici de çok övdü başka yeri tavsiye etmedi bize. Oraya gittik ama gitmez olaydık. Suratsız 50 yaşlarında bir adam, o güzel güpegündüz Kozahan içerisinin en dip yerinde karanlık kuytu bir ortam... İçimiz ısınmamasına rağmen aç olmamızında etkisi ile oturduk ve iskender söyledik. Hiç ama hiç beğenmedik, hatta midem bulandı döneri çok çirkindi. Hemen yedik ve kalktık, moralimiz düştü ister istemez. Gözümüz bir daha iskender görmek istemediğinden başka yerleri de araştırmadık, akşam yemeğini Lalezar Lokantasında yedik, orası da Mehmet Yaşin'in dediği kadar güzel bir yer değildi maalesef. Asıl Heykel'e giderken Atatürk Caddesinde küçük bir dükkan varmış, döner çok kısa sürede bitiyormuş ve önünde kuyruk oluyormuş. Porsiyonu da 30 tl.falanmış ama parasını her kuruşuna değiyormuş... Kısmet diyoruz...

Ulu Cami'ye girmeye yeltendik ama öğle vakti olduğundan izdiham gibi bir kalabık vardı, giremedik içeri. Bizde Tophane'ye çıktık, Orhangazi'nin türbesini ziyaret ettik. Tophane manzarası itibari ile gidilesi bir yer. Sonra tekrar aşağı inip Tofaş müzesine gidelim dedik. Tabelaya aldanıp yukarı doğru yürümeye başladık, git git ucu görünmüyor. Bir takside geçmiyorki binelim götürsün. Bu arada yukarı doğru yürürken İz Tv'de daha önceden gördüğüm Ülkü Pastanesine rastladık şans eseri. Buranın armut kurabiyesi meşhurmuş, insanlar kız istemeye giderken bu kurabiyelerden götürürmüş muhakkak. İçeri daldık, eşim ekler pasta antep fıstıklı ve bademli kurabiyelerden aldı bende armut kurabiyesinden aldım. Müzeyi de sorduk bahane ile ama yürüyemezsiniz, taksi ile gitmeniz gerek dediler. Bizde kurabiyelerimizi alıp Kozahan'a gittik :) çay söyledik yanında da kurabiyeleri hüplettik. 







Sonra caddeye çıkıp taksiye bindik ve Tofaş Müzesine gittik, 6 lira yazdı. Müze Setbaşında, tepe de bir yerlerde bulunuyor. Güzel, gezilesi bir yerdi, giriş ücretsiz. Sonra müzenin bahçesindeki kafede oturduk dinlendik epey. Yemyeşil doğası ile mesire alanındaymışsın gibi bir his veriyor insana. Kafeterya da çok temizdi.




 

 
 
 

Akşam üzeri Ulu Camiye gidelim dedik, kalabalık biraz olsun hafiflemişti, en azından kapıdan girilebiliyordu. Tülbentimi kafama geçirdiğim gibi daldık içeriye. Kapının ağzında burnuma bir ayak kokusu geldi, yanımdaki adamdan geliyor heralde diye düşündüm, biraz ilerlesin şimdi geçer dedim içimden. Adam geçti gitti ama koku geçmiyor. Caminin içerisine girdik, görebildiğim sadece ortada bir havuz vardı (caminin asıl özelliği de bu), epey aydınlıktı içerisi ancak koku ilerledikçe daha da yoğunlaşıyordu... Kafamı sağ tarafa çevirdiğim gibi ayakkabıların konduğu rafları gördüm ve kocaman bir hayalkırıklığı... Akabinde koşarak gördüğümüz ilk kapıdan dışarı çıktık hemen. Kokudan midem kalktı maalesef :(



Ertesi gün sabah otelin çirkin kahvaltısından yaptık... Yapmaz olaydık çünkü kahvaltıdan hemen sonra Cumalıkızık'a gidecektik. Orada mis gibi köy kahvaltıları vardı, gidince farkettik :( Size tavsiyem ne yapın ne edin Cumalıkızık'ta kahvaltı yapın. Oraya minibüs ile gittik. Kent Meydanının orada minibüsler var göreceksiniz ama oradan kalkmıyorlar, oranın 100 metre ilerisinden kalkıyorlar. Belediye otobüsleri çok sistematikken minibüsler çok başıboş ve dağınıklar. Mecbur kalmadıkça binmenizi tavsiye etmem. Minibüs öyle köhne mahallelere girdi, yolu uzattı ki anlatamam. 20 dakikalık yola 40 dakikada vardık. Bir de yol boyunca öylesine varoş mahallelerden geçtik ki birazdan Cumalıkızık gibi bir yere gideceğimize inanamadım. Velhasıl Cumalıkızık meydanında bıraktı bizi. Sağ taraftan gidince ileride Kınalıkar dizisinin çekildiği yer vardı -Kınalıkar mı kaldı Allah aşkına?-, orası çok kalabalık, curcuna ve gürültülüydü. Sol tarafa giden yol ise sessiz sakin daha güzeldi. Bir yer Turizme açıksa ister istemez yozlaşıyor.

Tok olmamıza rağmen bir yerde oturup gözleme yedik :D Off kahvaltı yapmak çok istemiştim ileride kısmetse bebişle gideriz artık :)

Meydanda doğal ürünler satan bir çok tezgah ve teyzeler var. Cevizli ekmek var sıcacık diyorlar... Yemeli, ne diyeyim :)











Sonra belediye otobüsü gördük atladık hemen, yolu uzatmadan Kent Meydanında attı bizi. Otelden çıkış yapmamız gerekti, eşyalarımızı aldık... Sıradaki rotamız İnkaya'ydı ama eşyalarla yokuş yukarı yürünmediğinden otobüs biletlerimizin saatini geri çektik. Bu arada taksiyle Emir Sultan'a, Yeşil Türbeye, Mahvel Kahvecisine gittik. Yine 35 numara ile terminale gittik, otobüsümüz 15:00'te kalktı, 18:00'de evdeydik.

Bizim gezimiz böyleydi işte. Güzel bir haftasonu oldu bize ama araba olsa elbette çok daha rahat olacaktı. Ah şu ehliyetimi alsam bir an evvel, 29 Haziranda sınav umarım bir aksilik çıkmaz... Taksi-otobüs-dolmuş indi bindiler ister istemez yoruyor insanı.

Bol gezmeler :)








16 Mayıs 2013 Perşembe

❤ Bizden haberler ❤


Merhabalar,
Şu iki hafta boyunca hayatımın dönüm noktası olan iki olay-haber yaşadım ve öğrendim.

Birincisi; Aslında henüz çok erken olduğu için bilahare söylemek istediğim bir konuydu ama beklemenin de bir alemi olmadığına kanaat getirdim. Bir hafta önce 5 haftalık olan bebişimizin içimde büyümeye çalıştığını öğrendim :) Çok heyecan verici ve korkutucu bir durum. Hani insan bilmediği bir şeyden korkar ya, öyle bir korku yanlış anlamayın. Çok ama çok garip bir duygu, şimdiye dek tüm bildiklerinizi unutuyorsunuz sanki. Şimdi bu sürece alışma evresindeyim.

Pinterestte, İnstagramda gördüğüm onlarca fikirlerin hepsi uçtu gitti aklımdan, keşke hepsini not etseymişim. Öncelikle çok akıllı bir hamilelik geçirmek istiyorum, hamileyim diye önüme gelen herşeyi yemek istemiyorum zaten şeker, ekmek, hamurişi gibi gıdaları zararlı olduğu için ve polikistik overi tetiklediği için bir sene önce -kaçamaklar haricinde- yemeği bırakmıştım. Bebişimin sağlıklı, dinç olması gereği artık daha da dikkat etmem gerek.

Mide bulantısı, baş dönmesi aşerme gibi hislerimin hiçbiri yok. Herkeste olacak diye bir kaide yok ama annelik iç güdüsü ile ister istemez acaba orada duruyor mu diye vesveseye kapılıyorum. Şuan 6 haftalık, 4-6 mm boyunca bir fındık tanesi kadar diyebiliriz.

Bu arada folik asit almaya başladım, ilk 3 ay boyunca almaya devam edeceğim. Bebek sahibi olmaya karar verdiğiniz an -yaklaşık 6 ay önceden, nasıl denk getireceksen :)- içmeye başlamanız gerekmiş. Bunun dışında zaten omega-3 takviyesi alıyordum, ona devam ediyorum. Doktor bazı testler yaptırmamı istedi, 10 gün sonra kendisi ile paylaşacağım. Kontrol sırasında da kalp atışlarını duyabileceğimizi söyledi doktorumuz. Hadi hayırlısı =)

❤ ❤

  
❤ ❤

İkinci durum ise; Şirketimizde toplu işten çıkarmalar oldu. Duyduğuma göre 230 kişi çıkarılmış, bu çıkarılanlar arasında bende varım. Bu konuya çok fazla değinmek istemiyorum aslında. Yaklaşık 8 senedir bilfiil gittiğiniz, bağımlı olduğunuz bir işyerine artık gitmeyeceğinizi öğrenmek ister istemez bir adaptasyon güçlüğü yaşatıyor insanda. Önce ciddi bir boşluğa düşmüş gibi oldum, kendimi işe yaramaz gibi hissettim ancak bu his şuan kayboldu. Aksine kendimi kuşlar gibi özgür hissediyorum ve iyi ki de böyle olmuş diyorum. Bebeğime stressiz bir şekilde daha rahat bakabileceğim, onu kendi ellerimle büyütebileceğim kısmetse. Şirketin köşelerinde sütlerimi sağmaya çalışmadan rahat rahat ve daha çok emzirebileceğim boncuğumu. Aslında istediğim hep buydu, şimdi şimdi daha iyi farkına varıyorum. En güzel kısmı ise dikişlerime, boyamalarıma ve gezmelerime daha çok zamanım var artık :) Annemlerin yanına Sakarya'ya gittiğimde ertesi gün iş var diye değil, kocişime bir an önce kavuşmak için koşa koşa geleceğim :)

Bakalım zaman neler gösterecek... Plan yapmak hiçbir işe yaramıyor.

Geçen haftasonu da Bursa gezimizi gerçekleştirdik, detayları bol fotoğraflı olarak paylaşacağım inşallah.

Benden gelişmeler bu şekilde. Sağlıcakla kalın.

Sevgiler

5 Mayıs 2013 Pazar

Tombisi dün kaybettik.
Satin aldigimizda hastaydi saniriz. Dün öglen 11 civari kanatlari düsünce esim ölücek sanirim dedi, kipirtisiz duruyordu öylece. Küçükken onun da bir kusu bu sekilde olunca arkasindan hemen ölmüs.
Hemen veterinere götürdük ama maalesef kurtaramadik, oracikta gözlerini yumdu. Veteriner hekim bir hafta içerisinde ölmesi mümkün degil dedi, ancak istisnai bir durum olmali bu kadar erken ölmesi için dedi.
Bir hafta içerisinde öylesine alismisim ki kaybedince farkina vardim. Çok çok üzüldüm ve artik bir canli beslememeye karar verdim.
Aslinda hastaymis ama biz farkina varamamisiz. Çok fazla uyuyordu, yavru kuslarin bu kadar uyumasi normal degilmis, aksine sen sakrak olmalilarmis. Yavru oldugu icin kediler gibi surekli uyumasinin normal oldugunu düsündük.
Çok üzgünüm.


1 Mayıs 2013 Çarşamba

01 Mayıs ve Kapkek


1 Mayısın sonradan resmi tatil ilan edilmesi çok yerinde bir karar olmuş bence. 5 Mayıs 2007 bizim evlendiğimiz tarih. En son evliliğimizden dört gün önceki 1 mayısta işe gitmek benim için işkence haline gelmişti. Anadolu yakası olmasına rağmen tüm ara sokaklar dahil tüm caddeler felçti. Serviste geçen uzun saatler sonra trafiğin açılmayacağına kanaat getirip Koşuyolu'ndan Altunizade'ye yürümüştük. İşte o zaman hissetmiştim 1 Mayısı.
 
Bugünse evde muffin pişirdim :)


Dükkan Steakhause

 
Bağdat caddesine Dükkan Steakhause açılmış, sadece et değil hamburgerlerini de bulabilirsiniz burada.
Tereyağlı olanı benim favorim, nefis bir lezzet.
 
 


Kocaman bir yağlı kağıdı külah yapmışlar patatesleri içerisine koyup öyle servis ediyorlar. Bence bu servis şekli saçma olmuş. Yine de patatesleri çok lezzetli ve taze.

Cadde de gidilecek güzel bir alternatif.

Fırat :)


 
Polimer kilden Fırat figürü yaptım, çok komik oldu :)


yapım aşamaları