26 Kasım 2015 Perşembe

Yeniden Gaziantep'e gidiyoruz

 
Evet, dolu dolu 3 seneden sonra, bize yeniden Antep yolları göründü =)
 
Çok ama çok heyecanlıyım. Ya ne bileyim Gaziantep deyince içimde bir şeyler kıpırdanıyor, çok seviyorum orayı. Hani deseler ki gel yarın Çeşme'ye, Antalya'ya veya Ankara'ya gideceğiz diye, bir şey farketmez benim için ama burasını başka seviyorum.
Bu şehirde hem doğunun gizemi var hem de batının modernliği. Sıcak insanlarını, yemeklerini ve baklavalarını saymıyorum bile =)
 
11 Aralık Cuma günü orada olacağız, Duruşkomuzu babaneye bırakacağız bir geceliğine. Bu defa yeni evli bir çift arkaşlarımız da bize eşlik ediyorlar.
 
Geçen sefer Hıdıroğlu Butik otelde kalmıştık, yine orada kalacaktık fakat booking.com'da yer kalmadığı görünüyordu. Telefonla da ulaşamadım. Yine booking.com'da Ali Bey Konağını gördük, lokasyon olarak merkez ötesi bir yerde olduğunu görünce burada kalmaya karar verdik, rezervasyonlar yapıldı.
 
Tabi aradan üç sene geçti dile kolay. Yeni bir gezi rehberi hazırlamak gerek değil mi? Ayrıca bu defa gezimizi bir güne sığdırmamız gerekiyor. En önemli rotaları nasıl gezeriz ve lezzetleri tadarız bir liste yapmam lazım. Arkadaşımın ilk defa gidiyor olduğunu da göz önünde bulundurmam lazım.
 
Yeni bir liste ile görüşmek üzere =)
 
 
 
 

20 Kasım 2015 Cuma

Naan Bake&Shop | Mekan



Uzun zamandır çok ama çok severek gittiğimiz bir yerden bahsetmek istiyorum çünkü bahsedilesi kıvamda bir yer burası.

Kadıköy'de özellikle kahvaltı için tercih edilebilir.

 





 

Ekmekleri çok güzel, Alishro ekmeği için Bozcaada'ya kadar gitmenize gerek yok, daha yumuşak kıvamlı ve lezzetli doğal ekmekleri var.

Biz bu defa iki kişilik kahvaltıdan aldık marmelat ve muhammaraya bayıldım çok ama çok lezzetliydi. Çayımız demlikte geldi, 6 bardak çay falan içmişizdir. tek eksiği meyveler kalabalık yapsın diye menüye ilave edilmişti sanırım, çünkü önceden dilimlenmiş ve sararmış haldeydiler yanı kahvaltıya hiçbir katkısı olmadığı gibi yer kapladı.

Arkadaşınızla sakin bir kahve molası için de çok iyi bir mekan.

Moda'ya doğru giderken Kadıköy Kız ve Teknik Meslek Lisesine gelmeden evvel solda.

17 Kasım 2015 Salı

Bolu, Gölcük Gezisi |Vlog tadında Blog|




Herkese Merhabalar,

Bugün hiç tadım yok aslında...

Dün arabayla 3 saat süren yolculuk sonrası Bolu'ya vardık.

Gezimiz hakkındaki genel fikrim İstanbul ile arasındaki mesafenin çok uzak olduğu (Üstelik Anadolu yakasındayız), yani dün nasıldı? diye kendi kendime sorduğumda aklıma daha çok yolda geçen 
zaman geliyor işin aslı.



Bolu, Gölcük hakkındaki fikirlerimden ilki ise tertemiz bir tabiat parkı olduğu yönünde. Yani yaprakları dahi süpürmüşler, yerlerde hiç çer çöp yok. Aslında olması gereken bu elbette fakat o kadar çok insanların arkalarında bıraktıkları çöpleri görmeye alışmışım ki :( Garipsedim. Çeşmelerin üzerindeki deterjan kullanmayınız uyarı levhası da gözümden kaçmadı. 

Diğer yandan piknik yapmak için mükemmel bir yer burası. Kesinlikle ilkbaharda veya yazın arkadaşlarınızı toplayın, piknik sepetlerinizi hazırlayın hatta bisikletlerinizi arkaya takın, o kadar yolu göze alın ve buranın tertemiz havası eşliğinde pikniğinizi yapın. 
Tabi bir de kar yağdığında görmeli yani dört mevsim gitmek için ideal =)

Bolu tünelini geçtikten 6 km sonra Bolu tabelasından sağa dönüyorsunuz ve Gölcük tabelalarını takip ediyorsunuz. Buraya çıkarken yollar çok güzeldi, asfaltlı -hatta şehirdeki yollar daha bozuktu-.
Biz 100 TL falan gibi bir benzin yaktık gidiş geliş. 

Ve çok beğendik, yine geleceğiz.

İyi gezmeler











13 Kasım 2015 Cuma

Geç yatan bebekler için çözüm önerileri

Selam herkese,

Şuan saat 23:23. Duru'yu yatağa götürdüğümde saat 21:00'di  ve biraz önce daldı uykuya. Neredeyse her akşam bizde durumlar bu şekilde ve artık sabrımın sonuna yaklaşmaya başladım. Hadi bunları geçtim, kollarımı, yüzümü ve boynumu cimcikleme de cabası. Suratım kedi cırmalamış gibi dolaşıyorum etrafta, tabii kedi cırmaladı tabiri yanlış olmaz Duru'da bir kedi sayılır.

Duru 7,5 aylıkken mykundak diye bir yerden uyku eğitimi satın almıştım. O zaman 600 TL ödemiştim. Hemen hemen işe yaradı diyebilirim yani Duru'yu saatinde yatağa yatırıp iyi geceler anneciğim deyip odadan çıkıp gidebiliyordum o da kendi kendine uykuya geçiyordu. Aynı zamanda geceleri 5 kere uyanıp emzirilmek isterken uykuya emmeden kendi kendine geçtiği için gece uyandığında da tekrar uykuya dalmaya başladı. Geceleri uyanıp ağlamaya başladığında en az 20 dakika bekliyordum, ağlıyordu bakıyordu gelen giden yok kendi başının çaresine bakıyordu anlayacağın. Ağlama şeklini iyi dinlemek lazım burada, hani sadece seni yanımda istiyorum ağlaması mı yoksa başka bir derdi var ağlaması mı? Ağlatma fikrine karşı olanlar çok. Yalnız o dönem Duru bana yapışık vaziyetteydi, geceleri 5-6-7 defalar sürekli uyanıp meme istiyordu (aslında o açlıktan değil benim kokumu istiyordu) ve çingene çadırı misali ebebekten bir hamak almıştık orada sallıyordum, kucağıma alıyordum pış pışlar neler neler ne yaparsam yapayım Duru zaten ağlıyordu inlete inlete hem de. Dedim öyle ağlayacağına böyle ağlasın en azından bir uzman gözü var üstümüzde.

Bu düzenin bozulma nedeni Duru 12 aylık+1 haftalık olana dek gündüzleri 2 defa uyuyordu, saatleri geldiğinde yatağa koyuyordum genelde direnmiyordu tabi 1 ay boyunca her yatağa koyduğumda sürekli ağladığını hatırlatmak isterim. 12 ay+1 haftalıktan sonra 1 tane gündüz uykusunu şiddetle reddetti, gündüz uykusu 1'e düşmüştü ama ben gündüz uyku saatinin kaç olması gerektiğini bilmiyordum. Ağlamadan veya sızlanmadan yatakta kendi başına durup uyuması için yatağa gidiş dakikası bile her gün aynı olmalı, 

Eğitimi satın almaya gerek var mıydı bilmiyorum çünkü eğitimin kurucusu ve yöneticisi bayanın (adını unuttuğum gibi bakmak çok zor geldi şuan) bana bizzat bir faydası olmadı, yöntemi içeren uuuuppuzun sanırım 3 sayfadan oluşan bir pdf dosyası yolladı mailime ve içindekileri okuyup uygulamamı aynı zamanda eğitime başladıktan sonraki her gün 15 gün boyunca Duru'nun uyuduğu saatleri verdikleri linkten dakikasına kadar doldurmanı talep etti (sanki küçük bebeği olan insanların bilgisayar başına geçmeye çok vaktim oluyormuş gibi). Resmen angarya bir işti bu dakika bildirme olayı, yap bir ios uygulama ben boşlukları doldurayım değil mi? (belki yapmışlardır aradan 1 sene falan geçti). Bunun dışında akşamları beni arayıp gidişatı soruyordu tabi ilk günler sordu, sonraları aralıklarla aradı çünkü ben aramıyordum.

Bu şekilde düzen oturtmak için her şeyin düzenli olması gerekiyor. Her gün aynı şeyleri yapmanız gerek. Bebekler rutini seviyorlar, bir şeyden sonra ne yapacaklarını bilmek onları rahatlatıyor ve huysuz bebek olmuyorlar. Tabi siz rutini ne kadar seviyorsunuz diye bir sormak lazım. Şahsen hiç bana göre değil. Biz bir de çok geziyorduk o dönem, tamam arabada uyuyacak şekilde denk getirmeye çalışıyordum uyku saatlerini ama hep tutuyor bir gün uymuyor olmuyor o zaman işte.

Eğitim verirken ben olayın özünü kavradım sanırım. Size naçizane neler yapmak lazım klavyem yettiğince aktarmak istiyorum. 
Şimdi bunları yazma nedenim ise kendim için de bir tekrar yapmak, çünkü Duru'ya bir eğitim için yeniden kolları sıvadım.
  1. İlk önce bebeğiniz çok küçük ise hıçkırıklarla -sanki etini sıkıyormuşçasına- ağlama ihtimali olduğunu göz önünde bulundurmanız lazım. Ağlamaya da bilir her bebek farklı. Burada yönteminize güveniyorsanız ve eğitim verme konusunda kararlıysanız ağlamasını izleyecekseniz. Bebeğiniz büyük ise olayların farkında olduğu için ağlamak yerine farklı davranışlarda bulunabilir, yataktan çıkmak, kaçmak, size sırnaşmak veya ısırmak/cimciklemek gibi.
  2. Sabahları çok erken kaldırın. En geç saat 7'de uykusunu tamamlamış bir şekilde uyanması lazım. Başlarda, geç yatan bir bebeğiniz varsa sabahları da uyanması zor olacaktır. Fakat istikrarlı olursanız uyku saatlerini düzene oturtursunuz. Sabahları erken kalkmaya devam ettikçe akşamları uykusu erken gelecek, erken yatınca da sabahları daha dinç kalkacak.
  3. Bebeğinize bir uyku rutini oluşturmanız lazım. Her gün aynı saatte, aynı şeyleri sırası ile yapmanız gerek. Örneğin; Akşam saat 21,00. Duru'nun uyku saati geldiii diyerek, hadi anneciğim herkese iyi geceler dile ve öp diyerek evde o anda kimler varsa öptürüp iyi geceler dedirtip odasına gidersiniz, her gün banyo yaptırıyorsunuz eğer ve banyo uykusunu kaçırmıyorsa banyo+uyku tulumu giydirme+camdan bakıp ay dedeye el sallama+masal ve ışığı kapatıp odadan çıkma.
  4. Bana önerilen uyku eğitiminden bahsedeyim yalnız ben şuan bunu birebir uygulamayacağım, ilk günler yanında duracağım baktım beni aramıyor tamamen iyi geceler dileyip ayrılacağım odadan. Yöntem ise; İlk 3 gün bebeğinizin yatağının yanında duruyorsunuz (çok küçük ise sandalyede oturuyorsunuz eğer ayağa kalkabilecek kadar büyük ise yatağın yanına uzanıyorsunuz) sonraki 3 gün yataktan uzaklaşıyorsunuz  sonraki 3 gün kapının yanında duruyorsunuz, sonraki 3 gün kapıyı kapatıp odadan çıkıyorsunuz fakat kapının dışında bekliyorsunuz gerekirse ses veriyorsunuz. Sonra ise tamamen gidiyorsunuz.
Şimdi işe Duru'yu erken kaldırmakla başlayacağım çünkü gözlemlediğim bir uyku düzeni var aslında onun. Sabahları geç kalktığı için bu problemi yaşıyoruz biz.

Sizin bebişiniz size neler çektiriyor, neler yaşıyorsunuz detaylı olarak yorumlar kısmına yazarsanız sevinirim. Ayrıca sormak istediğiniz başka bir şeyler varsa seve seve yanıtlarım 

♥♥♥


11 Kasım 2015 Çarşamba

Mükellef Karaköy


Herkese Merhabaaaaa,

Seçim günü bana kurs yok sevinci ile pazar mükellef bir kahvaltı yapalım dedik, mükellef kahvaltı deyince aklıma Karaköy Mükellef geldi, hani Arda Türkmen'in mekanı.
Aşçıların açtığı lokanta, restoran ne varsa orada yemek yemekten aşırı zevk alırım çünkü mutfağı bizzat bilen insanların o işi işletmesi bambaşka tat verir. Ne demek istediğimi anladınız.

Ben Arda Türkmen'i çok konuştuğu için televizyonda izleyemiyorum. Yemek pişirtme hissinden ziyade kafa şişmesi hissi veriyor bana ancak arkadaşımın tavsiyesi ile sitesinde yer alan mercimek köftesi, kadınbudu köfte reçetelerini yaptım ve çok lezzetli tam kıvamında bir şeyler çıkardım ortaya.

Kısa bir kaç bilgilendirmeden sonra Mükellef'e neden gitme ihtiyacı duyduğumu açıklayayım. Şu fotoğrafı Ece Zaim kendi instagram hesabında paylaşmıştı;


   
Ben de kendisinin hazırladığını düşünmüştüm, yalnız görüntüye bakar mısınız, örnek olsun diyerekten fotoğrafını çekip yapılacaklar listesine eklemiştim. Kesinlikle böyle bir kahvaltı hazırlayacağım, baktıkça ağzım sulanıyor.
Sonra kahvaltılardan bahsederken arkadaşlara gösterdim ve bir arkadaşım burasının Mükellef diye bir restoran olduğundan ve Arda Türkmen'e ait olduğundan bahsetti, bu şekilde haberim oldu bu mekandan yani.

Başa dönecek olursak, arabayı Karaköy Güllüoğlu'nun üzerindeki katlı otoparka koyduktan sonra buraya yol aldık, ana caddeye doğru yürürken hemen köşede yer alıyor. Asansörle terasa çıktık. Burası bir otelin çatı katında yer alıyor. Mekan küçük ama rahat bir konsepte sahip. Deniz tarafında da kara tarafında da manzara güzel. Kara tarafında neredeyse 180 derece Galata kulesini izliyorsunuz.
Eşim terasın açık alanında oturmak istedi, hani şu tüple çalışan büyük sobalar var ya, onlardan hatırladığım kadarı ile en az 4-5 tane mevcuttu. Hatta engel oldukları için masalar arası geçmek te bayağı zorlandık (bebek arabası nedeni ile). Duru bebek arabasında uyuduğu için doğal olarak onu bebek arabası ile birlikte hareket ettiriyorduk, basamaklardan indirmeye çalışırken baş garson kılıklı bir adam mal mal yüzümüze bakıyor. Yani şu zamanda metroya, otobüse hatta kaldırıma çıkarken bile insanlar bir el atıyor, yardım edelim mi diye soruyorlar... Neyse diyoruz.

Dışarı çıkıyoruz. Bizden başka kimse dışarıda oturmuyor, içeride bir grup var konuşmaları aşırı derecede yankı yaptığı için kendi sesimizi zor duyuyoruz. Dışarıda hava epey rüzgarlı, gölgede soğuk ama güneş sayesinde hissetmiyoruz.  Sobayı yakar mısınız diyoruz. 
Bir hanım garson geliyor siparişlerimizi almak için, ses tonundan hareketlerine kadar acemi olduğu anlaşılıyor, sanırım bir yandan üniversite de turizm okuyor diğer yandan yarı zamanlı burada çalışıyor.

Bir kaç çeşit zeytinden siyah olanının hangisi olduğunu soruyoruz, bilmediğini dilersek öğrenip bize aktarabileceğini belirtiyor peki diyoruz. Bize bir şey söyleyen olmuyor tabi, direkt karışık renkli zeytinleri getiriyorlar masaya. 
Porsiyonları aşağıda gördüğünüz gibi, sizin yorumunuza bırakıyorum. Benim söyleyeceklerim ise tek cümle; ben zor doydum. 
Yani domatese bakar mısınız Allah aşkına, 3 adet ve 1 yarım kiraz domatesten oluşuyor. Yarım salata. Biberi şükür bol tutmuşlar, c vitamini alalım diye herhalde. Peynir 3 dilim ama 1 dilimi serçe parmağım kadardı sanırım. 'Sözde manda' kaymağı ise bir çorba kaşığı kadardı. Zeytin tanelerini saymakta zorlanmazsınız zaten görünüyor.

Kriterlerim mi yüksek ben anlamıyorum arkadaş, çok yerde kahvaltı yaptım da böyle enayi yerine koyanı ilk defa görüyorum.
Garsonların gıcıklıkları da cabası.
Sobayı yakmadıklarını söylemiş miydim? Kıza iki defa söyledik, sonra bir oğlan geldi bir şeyler yaptı orada ve gitti ses yok. 15 dakika sonra kız geldi bize akıl veriyor. Arkadaş gelmiş yakamamış (kışın soğukta ve açık alanda yakılan bir alet değil miydi bu?) eğer soğuktan rahatsız olursak söyleyecekmişiz kendisi servisimizi içeri taşıyacakmış. Allah razı olsun. Yani bize aslında içeri geçin diyor. Dışarı servisin yoksa kapıyı kapat veya de ki terasta servisimiz başlamadı...
İlginçlerdi gerçekten. 
Bizimle ilgilenen garson kızla zaten doğru düzgün karşılaşmadık hep içerideydi, çayımızı bardaki çocuktan istedik, hep o servis yaptı bize. Hesabı isterken bile ortalarda yoktu..

Demem o ki, kaçarak uzaklaştık.
İnanın mükemmeldi demeyi çok isterdim, instagramda da anladığım kadarı ile bizim gibi beklentiler epey yüksek tutulmuş ki, olumsuz yorumlarıma herkes çok şaşırdı.
Yani şöyle mi demeliyim, hiç bir şey beklemeyin ama bolca para bırakacağınızı düşünün. Bu kafayla giderseniz memnun kalırsınız.




Faruk Yalçın Darıca Hayvanat Bahçesi Gezimiz




Eşimin evde olması ve havanın güzel olması durumunu birleştirdik voltran oluşturarak uzun zamandır -özellikle de Duru için- çok gitmek istediğimiz Faruk Yalçın Darıca Hayvanat Bahçesine gittik.

Öncelikle belirtmeliyim ki, hayvanların ticari araç olarak kullanılmaları, eziyet edilmeleri konusuna ciddi anlamda karşıyım. Örneğin uzak doğuya gidenlerin, filin üzerinde çektirdiği fotoğraflar falan (orada fili kontrol etmek için kanca ile kulaklarını yırtıyorlar), bu tarz durumlara kesinlikle karşıyım. Gidersem de asla binmem. 
Velhasıl hayvanat bahçesi durumu biraz farklı, neslinin tükenmesini engellemeleri gibi durumlar söz konusu olabiliyor. Temiz ve sağlıklı bakıldıkları sürece kimseye zararı olmadığını düşünüyorum.
Benimle farklı fikirdeyseniz aşağıya yorumlarınız bekliyorum.

İstanbul'dan gidenler için, Darıca'nın konumu Tuzla'dan sonra Gebze'den önce. Kadıköy'den yaklaşık 40 km. Trafiğin olmadığı saatlerde E-5 yolunu kullanmanızı öneririm. Darıca tabelalarını takip ediyorsunuz, E-5'ten sağa sapıyorsunuz, Darıca merkeze doğru devam edin, Sağ tarafta bulunuyor.
Zaten artık yandex veya navigasyonlar var bu konuya girmiyorum çok fazla.

Otopark hayvanat bahçesinin karşısında, gün boyu 5 TL.
Hayvanat bahçesine giriş ücretleri; Yetişkin kişi başı:32 TL 4 yaş altı ücretsiz. 
Eğer sene boyunca sınırsız ailecek dolaşmak istiyorum derseniz 120 TL ödüyorsunuz.

İlk bakışta bize çok karmaşık geldi. 3 tane yol ayrımı vardı, nereden başlayacağız nereye gideceğiz diyorsunuz. Girişte broşür vardı, hayvanların yerlerini belirtiyordu, ona baktık, aslanların olduğu yerden başlamak istediğimiz için sol yolu tercih ederek ilerledik turumuza. 
Hayvanat bahçesi daire şeklinde konumlandırılmış, Giriş kısmından ilerledikçe yokuş aşağı iniyorsunuz. Sol kısımda aslanlar, çakallar ve ayı vardı. Orta kısımda su samurları ve bazı kuşlar.

Yokuşun aşağısında oyun parkı var. Daha çok 5 yaş üzeri çocuklara hitap ediyor. Ana yoldan sağa doğru devam edince solda develer, kangurular, sağda timsahlar ve ileri de çeşit çeşit maymunlar konumlandırılmış. Daire çizerek yokuş yukarı çıkmaya başladığınızda ise zürafalar ve zebralar sizi sol tarafta karşılıyor. Buraya kadar gelebildiyseniz epey yorulmuş olacaksınız. Benden size tavsiye, kesinlikle evde sandviç gibi bir şeyler hazırlayın ve yanınıza içecek alın. Yorulduğunuz zaman iyi bir dinlenme ve enerji depolama molası olacak size. Oyun parkı içerisindeki kafeteryada yiyecekler çok sınırlı ve lezzetsiz. 

Dinlendikten sonra orta kısımlardaki canlılara da göz atıp çıkışa doğru ilerleyebilirsiniz.

Burada ayırmanız gereken zaman en az 3,5 saat olmalı, bunu göz önünde bulundurarak içeri girmelisiniz. 
Bebek arabasını boşuna yanınıza almayın çünkü çok fazla basamak, ağaçlar arasından geçişler mevcut, size fazlalık olmaktan başka bir işe yaramayacak. Eğer bebeğiniz çok ufaksa ana kucağı iyi olacaktır. Yürüyebiliyorsa da bol bol koşsun enerji atsın =)

Hayvanlar Duru'nun ilgisini çekti meraklı gözlerle baktı ama daha çok belgesel tadında oldu sanki. Onun ilgisini en çok oyun parkı ve etrafta koşturan çocuklar çekti. Benim gözlemim burası 3 yaşından itibaren çocuklara daha uygun gibi.

Hayvanat bahçesi ile ilgili olarak ise, çok bakımlı ve temiz buldum ben. İçeriği hakkında daha fazla bilgi için muhakkak bakmışsınızdır ama ben yine de linkini ekleyeyim :)
Tekrar gelmeyi düşünebilirim.

Sizlere iyi gezmeler

♥♥♥






5 Kasım 2015 Perşembe

Temizliğe gelen kadınlar ve ben

Temizliğe gelen kadın figürleri gerçekten çok ilginç. Yıllarca istediğim gibi içten canla başla, hak geçmesin mantığı ile temizlik yapan birisine rastlamadığım için kendi çabalarımla temizliyordum evimi yalnız belirtmeliyim ki yoğun tempoda çalışan bir insandım. Çalışan evli ama kocası süpürgeyle hiç karşılaşmamış kadınlar bu durumda temizlik yapmanın nasıl olduğunu bilirler.

Arada bir şansımı denemedim değil. Bir çok kadın girdi hayatıma. Bir tanesi evde kullanılmayan eşyaları toplayıp götürme telaşı içerisindeydi. Bir diğeri oturarak iş yapıyordu, haklı tabi 90 kilo ağırlık ile hareketli olmasını bekleyemezdim. Başka bir tanesi 40 dakika kahvaltı, yarım saat Müge Anlı, 20 dakika kahve molası, 45 dakika yemek molası veriyordu.

En son geçen sene aradığım kadını buldum dedim. Kadınımız "Sultan abla" önce tam gün geldi, sonraları 15 günde 1 yarımşar gün olarak düzenli olarak gelmeye başladı. Temiz yapıyordu işini, camları falan da siliyordu, benden parasını tam hatta 5-10 fazla vermem dışında hiçbir şey beklemiyordu. Tabi benim dümdüz iş yapsın gibi bir kaygım yok, beraber kahvaltı da yapabiliriz, arada kahve içer dedikodu da yaparız... Ama Sultan abla bunları yapmıyordu. Ne kahvaltı, ne öğle yemeği, ne de karşılıklı birer Türk kahvesi molası. Bir tek 'üçü bir arada nescafe'lerinden getiriyordu yanında. Sıcak suyu ısıtıcıda hızlıca kaynatıp kupaya kahvesini hazırlayıp apartmanın dışına sigara içmeye inerdi. Saymadım ama sanırım günde 3 kere falan iniyordu. Apartmanın dışında içmesini ben rica ettim, bizim evde balkon dahil hiçbir kısımda sigara içilmiyor. Kaldı ki açık balkon bulunmuyor evdemizde, iki balkonumuzun ikisi de camekan.

Velhasıl, geçen salı günü tam gün gelmesi için Sultan ablayla anlaştık ve geldi. -Belirtmem gerekir ki Sultan abla bize 4 aydır falan gelmiyor, kızı erken doğum yaptığı için acil kızının yanına Mardin'e gitmesi gerekti. Geldiği zaman bizim evde bıraktığı düzeni bulması beklenemezdi sanırım-
Eve geldiği gibi söylenmeye başladı bana, işte cam kurulama bezleri yokmuş, deterjan bitmiş (aslında yarısına kadar vardı), ortalık çok dağınıkmış, tülleri makineye at cümlesini altı defa falan tekrar etti vs vs. Ben çok sallamadım, hani bir büyüğünüz size veryansın eder ama sizi sevdiğindendir ya öyle düşündüm ama içimden de noluyoruz ya deyip soru işaretlerini yerleştirdim kafama.

Saat 13,30 civarlarıydı sanırım, Sultan abla çalışma odasını temizliyordu. Koridorda keskin bir sigara kokusu aldım ve direkt içeride sigara içtiğini anladım. Çalışma odasında küçük bir balkon var, orada sigara içiyor ve kapı da aralık koku içeriye gelmeye başlamış.
Sigara içenler için çok anlamsız bir tepki verdiğim düşünülebilir fakat ben ciddi manada sigaradan nefret ediyorum. Eşim de aynı şekilde. Bizim evimize gelen misafirler dahi içeride sigara içemezler, ablam mesela kız Sakarya'dan gelir arada bir, o bile alır sigarasını aşağı iner yani. Kaldı ki sen misafirim bile değilsin, üstelik seni uyarmışım, onu da geçtim bunu bildiğin halde bana sormadan beni hiçe sayarak sigarayı yakmış içiyorsun. Kokuyu alınca tepem attı zaten. Dedim;
-Abla neden sigara içiyorsun?
-Ya Neslihan aşağıya inmek çok zor geliyor.
-Evde sigara içmiyoruz lütfen bir daha olmasın.
-....... (sessizlik)
-Tamam mı abla?
-Eğer aşağı inersem o zaman bende gelemem bir daha.
-Sen bilirsin, dedim ve içeri gittim. Kulaklarımdan ateş çıkacak o kadar sinirlendim. Evden çıkıp gitmek istiyorum veya işini bitirsin bir an evvel gitsin istiyorum öyle soğudum.
Ben dışarı çıkıyorum deyip Duru'yu alıp çıktım parka götürdüm diğer işlerimi hallettim onun gideceği saate yakın döndüm eve. Yanıma geldi,
-Sen bana küstün mü, dedi.
Ne diyeyim Allah'ını seversen?
-Rahatsız olduğumu biliyorsun dedim.
-İnan sen sigara içmediğin için anlamıyorsun ama içmeden duramıyorum ben dedi.
-Ben sana içme demiyorum ki, evde içme. Üstelik bu evde bebek var dedim.
-Haklısın, ben sana gelirim yine merak etme (merak etme mi? çok umrumda), seni çok seviyorum, dedi ve şapur şupur öptü...

İşini bitirip gitti ama mahçup görünüyordu.

Ertesi gün ıslak bazı bezleri öylecene, -tahminimce sadece ortadan kaldırmak için- çamaşır makinesinin içine tıkmış olduğunu gördüm, ertesi gün gördüğüm için leş gibi kokmuşlardı küflenmek üzereyken kurtardım. Sinirim kat be kat arttı.

Geçen hafta kayınvalideme de gelmişti temizliğe, bugün beraber oturup hunharca dedikodusunu yaptık, eksik yaptığı ama görmezden gelmeye çalıştığımız tüm noktaları deştik biraz olsun rahatlamıştık.

Yalnız ben yeteri kadar rahatlamamış olacağım ki buraya yazıp sizlerle de paylaşmak istedim.

Siz benzer durumlarla karşı karşıya kaldınız mı?

Sevgiler