22 Ekim 2014 Çarşamba

Masumiyet Müzesi


Orhan Pamuk'un Masumiyet Müzesi adında bir kitabı olduğunu biliyordum. Hiç Orhan Pamuk okumamıştım. Bir kaç arkadaşımın müzeyi gezmeyi gezmesi ve överek anlatmaları bende merak uyandırdı. Hemen kitabı aldım ve okumaya başladım. Duru doğduğundan beri 3. kitap okuma denemesiydi. Birincisinde başarılı olamadım John Verdon'un yazdığı meşhur Dave Gurney'in maceraları. Serinin 4.kitabını başladım ama bitiremedim. 2.si ise Pucca'nın son kitabı idi, sular seller gibi okudum ve diğerleri gibi okurken çok eğlendim okurken.

Masumiyet Müzesi hakkında söylenecek çok şey var. Kitabın bende uyandırdığı ilk izlenim, aşırı derecede sıkıcı detaylar içermesi idi. Uzun zamandır kitap okumadığım için de olabilir. Çoğu paragrafı tekrar tekrar okumak zorunda kaldım, uzun cümleler konudan kopup anlamak için tekrar başa dönmeme neden oluyordu.
Bilhassa Hilton'daki düğünde bulunan insanlar hakkındaki detaylar aşırı derecede sıkıcıydı, banane düğüne kimler gelmişse dedirtiyor insana.
Bir ara kitabı bırakmayı düşündüm, zaten vakit bulamıyorum okumaya. İnternette ufak araştırmalar yaptım insanlar ne diyor diye. Çok detaylara girmemişler ama genel kanı çok beğenildiği üzerine idi. Bende buna istinaden kitaba devam ettim.

Kitabın orta kısımlarında Kemal'in tüm hayatını arkada bırakıp Füsun'a saplantılı denecek derecede aşık olması sinirime dokundu, onun mutsuz olması beni de mutsuz etti bir ara. O kendince mutluyum dese de ben bizim zaman dilimimizde yani 2014 senesinde bana sudan sebepler gibi görünen nedenlerle Füsun'dan ayrı kalıyor olmasına sinir oldum. Git söyle arkadaş! diyorum. Yani nesil farkı giriyor araya ve anlamakta güçlük çekiyorsun. Ayrıca Füsun'un dış görünüşü dışında hiçbir özelliği hakkında bilgi verilmediğinden Kemal'in neden tutkuyla aşık olduğunun anlaşılmamasına neden oluyor. Füsun ne diyor bu işe? diye düşünüyorsun. Hatta Füsun'un düşünceleri hakkında o kadar az bilgi vardı ki elimde en sonunda onun intihar ettiğini düşünmeme neden oldu. 
Genel itibari ile kitap acıklı bir hikayeyi barındırıyor. Baş karakter Kemal her ne kadar mutlu olduğunu, mutlu bir hayat sürdüğünü belirtse de yani bunu kabul etmese de, benim düşüncem bu. 

Ayrıca kitabı bitirdiğiniz zaman kahramanların gerçek olduğunu düşünüyorsunuz fakat değilmiş tamamen kurgu. Müze fikri ise Orhan Pamuk'a ait ve kitabı kızı Rüya'ya atfetmiş.

Kitabın son sayfalarına kalmadan Duru'mu yanıma aldım otobüse atlayıp doğru Çukurcuma'ya müzeyi ziyaret etmeye. Galatasaray lisesinin yanındaki yokuştan aşağıya dümdüz ilerleyin. Tabelalar zaten sizi müzeye götürecek. Müze Firuzağa hamamının olduğu sokakta yer oluyor.

Kitapta okuduğunuz tüm detayların vücut bulduğunu görmek farklı bir deneyim. En ilgimi çeken parçalar elbette Füsun'un elbisesi, kelebekli küpesi ve bir süre elinde oynadığı tuzluk. Bunların yanında içtiği sigaralarda ilgi çekici. Kemal'in kaldığı oda da çok güzel.

Müzenin içerisinin bir ev havasında olmasını beklerdim. Özellikle Kemal, Füsun, Füsun'un anne ve babası ile televizyon karşısında ve yemek masasındaki kısımların bir canlandırmasının olması güzel olurdu.




Hiç yorum yok: