26 Aralık 2013 Perşembe

Anne olmanın heyecanı

Evet, önceki yazımda en son siz geri dönün, ben akşam arayacağım demişti doktorumuz. Biz de eşimin dişçi ile olan randevusuna kırdık direksiyonu. Bu arada taksideyken adet sancısına benzer bir ağrı şiddeti hissettim. Aslında doğumun başladığını tüm şartlar bana göstermiş ama 9 ay karnında taşıdıktan sonra sanki doğum anı hiç gelmeyecekmiş gibi bir hisse kapılıyorsunuz. İnanamıyorsunuz demek daha doğru. İnanamıyor olmamın başlıca nedeni eşimin bu duruma inanaması idi :) yaşadığım belirtilere karşı aşırı derece soğukkanlı yaklaşıyordu bende o bu kadar rahatken, doğuma hiç ihtimal vermiyorken o şekilde davranamıyordum.

Eşim muayenede iken bir sancı daha vurdu, bir önceki sancı ile arasında tam yarım saat vardı ve 10 dakika sürdü. Bir daha da hiç sancım olmadı. Muayenede işimiz bittikten sonra eşim bana "gezelim mi?" diyor =) "yok" dedim "çok yoruldum ben" ve eve gittik.

Akşam üzeri saat 17:00'de doktorum aradı, babasını hastaneye kaldırdıklarını ve 3-4 gün hastaneden izin aldığını belirtti. Beni evime daha yakın olan Kozyatağı'ndaki Central Hospital'de çalışan başka bir arkadaşına yönlendirdi, durumumu, normal doğum istediğimi vs. detaylı bir şekilde kendisi zaten aktarmış, aramam için telefonunu verdi. Doktoru aradım yaşadığım belirtileri yeniden aktardım, kendisinin 19,30 gibi hastanede olacağını, dilersem bir an evvel hastaneye gidip nst cihazına bağlanabileceğimi hemşirelerin ilgileneceğini veya kendisini bekleyip asıl kontrolü onun yapabileceğini belirtti. Belirtilerimin doğumun başladığını gösterdiğini ve gerekirse hastaneye yatış yapmanın icap edeceğini de söyledi. Bende kendisini bekleyeceğimi söyledim. Saat 19:00 civarı evden çıkıp Central Hospital'e gittik, 5. katta hemşire tansiyonumu ölçüp nst cihazına bağladı beni. Bu arada gebelerin anlattığı şu meşhur nst cihazı ile de tanışmış oldum. Yatakta uzanırken illa da sırtüstü yatmanız gerekmiyormuş, haberiniz olsun. Başta sırtüstü yatmak zorunlu sandığımdan 10. dakikadan itibaren sırtım ağrıdı demek hafif kalır koptu demeliyim. Bir de cihazdan bebeğinizin kalp atış sesleri geliyor, hastane ortamı ile birlikte karmaşık bir kalp atış sesi gerilim filminin içindeymişsiniz gibi bir ortam yapıyor. Neyse hemşireye söyledikte sesini kıstı :) zaten doktorumuzda geldi. Sonradan düşününce farkettim, herkes bana her an doğurabilirmişim, gebeliğim tehlikedeymiş gibi davranmışlardı, ben olayın ciddiyetinin farkında olmadığımdan... Doktorumuz iki defa sancı olduğunu, kalp atışlarının güzel olduğunu söyledi. Gizli sancıymış onlar, siz hissetmiyorsunuz. Sonra doktorla muayene odasına gittik ve beni kontrol etti, gece 11:00'den beridir yaşadıklarımı da ekleyince doktor; "Doğum başlamış, 20 saattir suyun geliyormuş, henüz açıklık 2 cm, bebek ve sen enfeksiyonlara açıksınız derhal sezaryene alınması gerekiyor" demez mi. Ben ve eşim birbirimize bakıyoruz. "Nasıl yani?!" Doktor anlattıkça anlatıyor fakat sesler kulağımda yankılanıp boşlukta yok oluyor sanki. "Normal doğum olmaz mı?" diyorum doktora. "Nst cihazına bağlarız, suni sancı veririz. Her bir saatte 1 cm açılıyor, bu durumda en az 8 saat sürecek, açılma olmaması durumunda da yine sezaryene almak durumunda kalacağız. Neden normal doğumu bu kadar çok istiyorsun?" dedi. 9 aydır ben başka bir şey düşünmedim! diyemedim :( arada bir kendime bu durumla karşı karşıya gelme ihtimalini hatırlatıyordum fakat hiç konduramıyordum, annem 3 kere, ablam 2 kere normal doğum yaptılar hem de çok kolay oldu onların, kesin benimde öyle olacak! diyordum kendi kendime.

Bu arada henüz 7 ay evvel kuzenim normal doğum ısrar etmesi üzerine bebeğini doğum esnasında kaybettiği geldi aklıma, "eğer siz sezaryen en doğrusu diyorsanız öyle olsun" dedik. Kendimi bu duruma daha önceden hazırlamadığım için beni tam olarak nelerin beklediğini bilemiyordum, sadece sezaryende epidural anestezi olursa bebeğimin doğduğunu görebilecektim, genel anestezide ise tamamen bayılıyordum hiçbir şey hissetmiyordum. Bırak fotoğrafçıyı eşimi bile ameliyathaneye almıyorlardı. Oysa ben normal doğum yaparken eşim elimi tutacaktı, bebeğimizin gelişini birlikte görecektik, kordon bağını kesecekti... vs. vs.
Ben, beni tam olarak nelerin beklediğinden bihaber, birazdan bebeğimize kavuşacak olmamızın şaşkınlığı, resmen şoka girmiştim. Ne çanta aldık yanımıza ne bir şey, halbuki al yanına çantayı eve gönderirse çantayla geri dönersin, iki defa gidip gelmekten iyidir değil mi?
Eşim hemen aileleri aradı, bu arada benim ailem Sakarya'da yaşıyor, onlarda telefonun ucunda doktorun ne diyeceğini bekliyorlar heyecanla, ona göre yola çıkacaklar çünkü. Biz endişe etmeyin ama böyle de bir ihtimal var demiştik. "Sezaryen" deyince hemen yola çıktılar.

Eşim zemin kata inip yatış işlemlerini halletmeye gitti, bizde doktorla sohbet etmeye başladık tekrar "neden sezaryen istemiyorsun?" diye sorunca kendi kendime evet ya, neden bu kadar sıktım kendimi normal doğum diye, bende bilmiyorum. En çokta söylenenlerden herhalde, hep pozitif doğum hikayeleri okuduğumu sanmışım oysaki sezaryen doğumu yeren yazılar okumuşum onu anladım. "ağrılar oluyormuş sonradan" dedim. "Bu senin ağrı eşiğinle ilgili bir durum, ben iç kısma ağrı ilacı yapacağım" falan gibi bir şeyler söyledi sanırım o arada kafam gidip geliyordu :)

Eşim işlemleri halledip yanıma geldi, beni 2 gece misafir olacağımız odaya yatırdılar, ameliyat giysisini giymem gerektiğini söyledi hemşireler. Anestezi uzmanı geldi, "22.00'de alacağız ameliyata, epidural ya da genel siz düşünün bu arada" dedi. Daha 1,5 saat vardı. Bu arada kayınvalidemler geldi, onlar gelince eşim kardeşi ile çantaları almaya gitti. 10 dakika geçmedi beni ameliyathaneye indirmeye geldiler. Eşim yanımda değildi :( Tekerlekli bir yatağa geçirdiler beni, asansöre bindik ve daha soğuk yeşil tonların hakim olduğu bir yere geldik, filmlerden tanıdığım üzere burası ameliyathane idi. 
Beni ameliyata hazırladılar, anestezi uzmanı sevimliydi, espri falan yapıyordu sorular soruyordu, bu beni az da olsa rahatlattı. Bu arada doktorum geldi, "nasılsın" dedi "korkuyorum" dedim. Anestezi uzmanı da "korkacak bir şey yok, ne korkuyorsun yahu" dedi :) o anda düşündüğüm tek şey bir an önce narkozu alıp bayılmak ve bebeğim kucağımda odamda uyanmaktı. "Ne zaman bayıltacaksınız?" diye sordum, "doktor hazırlanıyor gelir gelmez." dedi. Sonra sol elimin üzerinden açılmış olan iğne yolundan pis kokulu bir şey enjekte ettiler, anestezi uzmanı tepemde oksijen maskesi tutmuş bana bakıyordu :) "görüşmek üzere" dedi.

....

Sonra "hanımefendi" diye bana seslenen bir hemşirenin sesi üzerine tatlı uykumdan uyandırılmaya çalışırken buldum kendimi. Uyku o kadar tatlıydı ki, hani buz gibi bir havada sabahın 5:00'inde sizi işe gitmek üzere uyandırırlar, o sıcacık yatağın içerisinden çıkmak istemezsiniz ya, işte öyle tatlı bir uyku idi. Bir an bebeğim geldi aklıma. "Bebeğim nasıl?" dedim, hemşire "Çok iyi merak etme, odada seni bekliyor." dedi. Bu sefer eşim geldi aklıma, ben ameliyathaneye giderken yanımda değildi kesin çok üzülmüştür "Eşimi çağırır mısınız?" dedim yalnız ortalarda kimse yoktu, bir süre orada beklediğimi hatırlıyorum ama gözlerimi açamıyorum, boğazım kuru su içme isteği aşırı derecede baskın. Sonra birileri geldi, onlara "Eşimi çağırır mısınız?" dedim, "Şimdi onun yanına gidiyoruz." dediler. Asansörle yukarıdaki odaya çıkardılar beni, odaya girerken bir sürü insan üzerime üşüştü arada bir yerde eşimi gördüm içim rahatladı. Odaya sokarlarken Duru kızımızın sesini duydum, gağğğ guuuğ gibi seslerdi -hala gözlerim doluyor hatırlayınca- narkozunda etkisi ile ağlamaya başladım, hemen yanıma verdiler güzel kızımızı ama gözlerimi açamıyorum, kıpırdayamıyorum, başında şapka var yüzünü göremiyorum... O arada bir şeyler söylüyorum ama hatırlamıyorum, sonradan hatırlatıyorlar bana neler söylediğimi.

16 Aralık 2013 Pazartesi 21:23'te bebişimize kavuştuk, darısı diğer gebelerin başına, Allah tez zamanda kucağınıza almayı nasip etsin.

Doktorumun eli mi hafifti, benim ağrı eşiğim mi düşüktü bilemiyorum ama sezaryenden korktuğum hiçbir sıkıntıyı yaşamadım. Yok bebeğini emziremiyorsun dikiş yerlerin acıyormuş, yok yataktan günlerce kalkamıyorsunlar... Çok şükür iyiyim, bebeğimizde sağlıklı bir şekilde aramıza katıldı. Doğumumla ilgili kafamda kurduğum hiçbir şey gerçek olmadığı halde bebeğimizin güzelliği ile her şeyi unutmuş vaziyetteyim.

Central Hospital'den de çok memnun kaldık, keşke en baştan itibaren bu hastaneye gitseydim, gebelik eğitimleri, doğum sonrası bakım eğitimleri vs hepsinden önceden faydalanırdım, doğuma hazırlanmak yerine doğum sonrasına hazırlanırdım en çok. Çünkü bebiş eve geldiğinde ona en iyi şekilde bakmak istiyorsunuz.

Bizden haberler bu şekilde, 11 günlük oldu bile. Her gün yeni bir macera :)

Sevgiler

25 Aralık 2013 Çarşamba

Beklenmedik doğum hikayem



Hani söyleyip duruyordum ya doğal doğum yapacağım, normal doğum en güzeli... 34.haftalardaydım sanırım, doktoruma suni sancı dahi istemiyorum diyorum, arkasından atarı yiyorum tabi orasını bana bırak! diye. En azından ne kadar çok normal doğum istediğimi biliyordu kendisi.

Şu hayatta sadece bir şeye kanalize olmamam gerektiğini pazartesi günü, yapacağım doğumum ile ilgili kafamda kurduğum ne varsa bir tanesinin dahi gerçek olmaması üzerine anladım. Artık büyük konuşmayacağım diyeceğim ama belki de bu şekilde büyük konuşuyorumdur :(

Son haftalarım olması nedeni ile ciddi şekilde ağırlaşmıştım, evden çıkmaya gözüm korkuyordu açıkçası. 32.haftadan itibaren zaman hem çok hızlı geçti hem de hiç geçmedi diyebilirim. 

15 Aralık Pazar günü yine bütün gün evde bir sağa bir sola dönüp durup, sıkıntıdan patlamak üzereyken eşim saat 20:30 civarı Bağdat caddesine gidelim bir turlarız, yemek yeriz diye ikna etti beni. Her ne kadar canım istemese de hava almak iyi olur diye düşündüm ve attık kendimizi caddeye. Yemeği nerede yiyeceğimizi bilmediğimiz için Suadiye'de indik taksiden ve neredeyse Göztepe 50.yıl parkına kadar yürüdük. Caddebostan'ın sonundaki Cook Shop'a girdik. O kadar yol yürümekten hiç yorulmadım aslında hatta rahatlattı beni. Yemeğimizi yedik, sohbet ettik ve 23:00'te evdeydik. Tuvalete girdiğimde çamaşırımın hafif ıslandığını ve tıpkı sümüğe benzer bir akıntının geldiğini gördüm anında kafamda milyon tane soru işareti belirdi:
-Acaba şu "nişan" denilen şey miydi bu? Ama kanlı gibi oluyordu o? Biz 3 Ocakta bekliyoruz bebişi? Tamam 38.haftadan itibaren doğumu beklemek gerek ama birazcık erken değil mi şuan sanki? Eşime söyledim bu durumu. O da:
-"Doktoru ara istersen" dedi. Zaten ertesi gün arayıp kontrole gidecektik, "sabah ararım" dedim. Kelebek etkisi diye buna deniyor işte. O anda telefon açsam yaşayacaklarımız tamamen farklı bir yönde seyredebilirdi ama ben aramamayı tercih ettim. Yine de içime bir kurt düştü çünkü önceki gün akşamı ve pazar günü sabahı adet sancısına benzer ağrılarım olmuştu. İnternette biraz araştırma yaptım fakat elle tutulur bir şey bulamadım. Annemi aradım o da açmadı telefonunu, sessize almış. Sonradan gece 3:00'te görmüş çağrımı ve sabaha kadar uyuyamamış, kafasında kurmuş durmuş. Ablama da mesaj çektim durumu anlattım, su gelmesi durumunu fark etmememin mümkün olmadığını, tutamayacak kadar çok aktığını, endişe etmemem gerektiğini belirtti.
Sonra yattık, sabah kalktığımda aynı sümüksü akıntıdan yine gelmişti. Çamaşırımda ıslaktı fakat anlatılanlar gibi su gelmesine benzemiyordu, sanki adet kanaması gibi azar azar gelen bir şey vardı. Sabah doktorumu aradım fakat müsait olmadığı için meşgule düşürdü. Bu arada benim doktorum Zeynep Kamil Hastanesinin doktorudur, özel ve devlet kurumlarında bir arada çalışmak yasak olduğundan dışarıda önceden sözleştiğimiz Üsküdar'da bulunan bir hastanede doğumu gerçekleştirecektik.

Sonrasında saat 12:00'de dönebildi bana, durumu açıkladığımda hemen çık gel muayene edelim seni dedi. Eşime söyledim hazırlanıp taksiye bindik, bu arada asansörde giderken eşime heyecanlı mısın? diye sordum, niye heyecanlanayım ki, muayene olup döneceğiz dedi. Biz Göztepe civarındayken doktorumuz yeniden aradı, babasının rahatsızlandığını, onu acil hastaneye kaldırması gerektiğini ve akşam bana tekrar ulaşacağını söyledi... Sonra ne mi oldu? Bir sonraki yazımda :)

15 Aralık 2013 Pazar

Lohusa tacım ve anne rozetim



Lohusa taçlarının kırmızı olmasının nedeni, lohusaları al bastığındanmış. Yeni öğrendiğim bir yüklem. Biraz korkutucu, bir varlığın lohusalara musallat olması gibi bir şeymiş. Çok çok eski Türk devletlerinden bugüne kadar ulaşan hatta Şamanizmden geldiği düşünülmekte olan bir durummuş. 
Kötüyü çağırmak diye bir şey olduğuna inananlardanım. Her işte bir hayır vardır demek gerekir hep, pozitif düşün öyle olsun. Sabah uyandığınızda "uff yatağın tersinden kalktım" demek mi seni güne güzel başlatır yoksa "yaşasın harika bir gün olacak bugün" demek mi? Konu nereden nereye geldi, ben daha önce kimse de al basmasına rastlamadım, lohusa tacımı da rozetimle takım yapmak istedim.

Bu arada, kız bebek olursa "ııııyyy pespembe giydirmem ben onu" demiştim. Her ne kadar beyaz, sarı, yeşil, mavi! renkleri seçtiysem de sonunda yine pembeyle buluştuk bir yerlerde. Aslında tam pembe demeyelim, somon rengi diyelim. En azından kendimi bu şekilde kandırabilirim :)

Doktor bile ilk cinsiyetini söylediğinde "pembeleri hazırlayın" demişti. Bende "ben pembe sevmem ama" deyince, "valla benim kızım geçen gün arabayı da pembeye boyayalım baba  diyordu, çok seviyorlar pembe rengini" demişti.

Nasıl tacımı beğendiniz mi?



12 Aralık 2013 Perşembe

Duvar dekorasyonu

Bebişin odasının duvarına çaktım çivileri :) 
Bir tek çerçeve içerisine minnoşun fotoğrafı gelecek.

Annemin el emegi

Nako dergisinden bahsetmiştim sizlere. Annem bir haftada elbiseyi örmüş bitirmiş bile.
Annemin dediği ise şu;
"Elim hiç bir işe gitmiyordu ama nedense bu örgüyü örerken çok ama çok zevk aldım. İşim bitse de elime alsam diyordum." Bu arada annem hali hazırda dört defa anane olmuş durumda ama hala aynı heyecanda :)

Elbise Nako dergisindeki ölçülere göre örüldü fakat neredeyse 9 ay-12 ay arası giyilecek gibi büyük oldu. Şimdi 1-2 aylıkken giyilmek üzere bir elbiseye daha başlamış annem :)

Güzel kızım sağlıkla gelse de üzerinde görsek bu elbiseleri :) 

♥♥



10 Aralık 2013 Salı

36. Hafta

36.hafta 5. gün bugün. Hani daha önce hamileliğimle ilgili yazdığım yazılarda ağırlaşmaya başladım falan diyordum ya, hepsi palavraymış. Son bir haftadır anladım ağırlaşmanın ne demek olduğunu. Doktor kontrollerimiz ayda birdi, artık iki haftada bir gidiyoruz. 38. haftadan itibarense her hafta kontrole gideceğiz. Gelişimi çok şükür güzel gidiyor, haftası ile uyumlu. 49 cm olmuş Duru'muz. Doğum için beklenen tarih 3 Ocak 2014 ancak içimden bir ses 20-21 Aralık gibi yani 38.haftada aramıza katılacak diyor. Bu arada eşimle tanışma yıl dönümümüz 21 Aralık, yüz yüze buluşmamız ise 05 Ocak tarihleri, bebişimiz de bu tarihlerden birinde gelirse çok manidar olacak :)

Doktor özellikle sol tarafıma yatmam gerektiğini söyledi. Nedeni ise sırt kısımdan ve sağ kısımdan geçen damarların üzerine baskı yapıp bebeğe giden kan akışını engellememek. Tabi insanoğlu tabiatı gereği, tek bir yönde ne kadar uzun sabit kalabilir? Arada bir sağ tarafına yat fakat uzun sürmesin dedi doktor. Tüm gece ya bebişe kan gitmezse korkusu ile 100 kere uyanıyorum. Çok uzun süre soluma yatmaktan popomun sol tarafı da ağrı yaptı. En sonunda kalktım gece 04.00'te yürüdüm evin içerisinde. Daha aramıza katılmadan uykusuz geceler baş gösterdi anlayacağınız. Tabi bunlar doğal bir süreç, kimsenin gözünü korkutmak değil amacım. Ben kendi başımdan geçenleri anlatıyorum herkes bunları yaşayacak diye bir kaide yok.


Geçenlerde internette dolanırken Perine Masajı diye bir şeye rastladım, iyice araştırdım. Perine masajına; Rahim girişini tatlı badem yağı, kantaron yağı veya bu masaj için özel üretilmiş karışım yağlarından biri ile ovmak diyebiliriz. Tabi nasıl yapıldığını açıklayan çeşitli videolar var, direkt ovmak dediğime bakmayın. Türkiye'de çok bilinmeyen daha çok Fransız kadınların muhakkak yaptığı bir masaj türü. Amacı normal doğum esnasında rahim ağzında oluşacak kesilerin en aza indirilmesi ancak ne kadar işe yaradığı kesin olarak kanıtlanmamış durumda. Doktoruma bu masaj hakkındaki fikrini sordum. Yapabilirsin istiyorsan ama zaten o anda bunları düşünmeyeceksin, aklına gelmeyecek masaj falan dedi gülerek.

Doğum yaklaştıkça heyecan artıyor. Banane yaa ben normal doğum yapacam sancıda neymiş falan diye atarlanıyordum ama kendimi ciddi ciddi bu işi düşünmeye başlamışken bulunca tırsmaya başladığımı söyleyebiliriz. Genel olarak acıya dayanıklı bir insanım ama bakalım önemli olan bebiş ve benim sağlığım için en iyi olanı hangisi ise o olsun, önceliğimiz bu.